İş görüşmesine mi, kendinizle savaşa mı?

Telefon çaldı... Evet, beklediği telefon gelmişti. Başvuru yaptığı şirketten görüşmeye çağrılıyordu! Heyecanını belli etmemeye uğraşarak cevapladı, umutla görüşme saatini, yerini not etti. “O gün” geldiğinde ise sevinç yerini çoktan korkulara bırakmıştı.

Tedirgin bir şekilde hazırlandı, çıktı. Kafasında “ya kötü geçerse”, “ya cevaplarımı beğenmezlerse”, ya adaylar arasında benden daha iyi biri varsa”, “kesin onu alırlar” “acaba eğitimim yeterli mi? cümlelerine cevap vermeye çalışıyor, ama gittikçe kendini daha kötü hissediyordu. Öyle stres yapmıştı ki, görüşmenin bitmesinden başka bir şey istemediği duygusu bile geldi bir ara... Nihayet vardı ve beklemeye koyuldu. Tabi zihninde yine aynı kalabalıkla... Sıranın ona geldiği söylendiğinde şöyle derin bir nefes almayı düşündü, ama görürler diye vazgeçti. Ve günlerdir provasını yaptığı görüşme başladı. Eğitimi, stajı, 1,5 yıllık deneyimiyle ilgili soruları, daha önce hazırladığı şekilde cevapladı. Anlattı, anlattı... Artık bitiyor herhalde derken karşı taraftan şöyle bir soru geldi: “Peki sizi niye işe alalım?” Tam da rahatlamış, oldu galiba diye düşünmeye başlamıştı ki, bu soruyla tekrar gerildi... Birşeyler söylemeye çalıştı ama cevabı kendi bile beğenmedi. Zaten soruya “sinir” olmuştu... Mülakattan birkaç gün sonra gelen mesajda ise kendisine teşekkür ediliyordu. Maalesef bu sefer de olmamıştı.

Ben nerde hata yapıyorum? diye soruyor, bize yazan Yenibir.com üyesi genç arkadaşım. Gelebilecek sorulara günlerce hazırlandığını ve genelde mülakatlarının iyi başladığını, ama sona doğru illa ki bir şey olduğunu ve olumsuz sonuçlandığını söylüyor. Şimdi, nerde hata yaptığına bakmaya çalışalım...

Yanlış 1: Günlerce hazırlanmak.

Tabi ki hazırlık yapmalı, ama abartmadan. Görüşmeyi hayatınızın odak noktasına koyarak onu imkansızlaştırmayın.

Yanlış 2: Sürekli kendine soru sorma.

Kendisiyle savaşmaktan başka bir şey değil. Faydası yok, zararı var.

Yanlış 3: Korkular.

Hele iş görüşmesine giderken, asla yanına almaması gereken şeyler. Korku ve endişeler sadece aşağılara çeker. Başarmanın bir numaralı düşmanı!

Sadede gelelim... Tüm bunların sebebi, kendi değerini bilmemek ve aslında kendine güvenmemek. Gerçekten kendine güvense, ölüm kalım meselesi haline getirmez. Gerçekten güvense o olumsuz soruların, bütün zihnini “ele geçirmesine” izin vermez. Gerçekten güvense o şirkete ne değer katabileceğini –tabi gerçekçi olarak- öyle güzel anlatır ki, karşı taraf mutlaka bu değeri ve güveni hisseder. Kolay değil belki ama bırakın başkalarıyla kıyas yapmayı. Siz hepsinden önce kendi değerinizi bilmeli ve kendinizi değerli hissetmelisiniz! Değerli hissetmek de, sadece düşünmekle olmuyor. Birkaç yolu, bir sonraki yazının konusu...

Sırada Yenibir.com’la ilgili bir ipucu var. İşverenlerin bir özgeçmişe bakmak için en fazla 10 saniye ayırdığı gerçeğini gözönüne alırsak, özgeçmişinizin “öz” olmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Sizinkinin böyle olup olmadığına emin olamıyorsanız, özgeçmişinizi tarafsız birine verin, baksın. 10 saniye içinde ne anladığını sorun. Gerçekten öz ve anlaşılır olmuş mu? Sizi gösteriyor mu?

Ve son bir hatırlatma... Yenibir.com’daki özgeçmişinizi güncellediniz değil mi? Yoksa sizinki hala geçen seneden kalma mı?

Kaynak:Yenibiriş

Hiç yorum yok: