Martı Jonathan Livingstone

“Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı.
Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu.

Sahilin ve teknenin çok ötesinde, bir martı, Jonathan Livingston, tek başına uçuş çalışmaları yapıyordu. Yüz fite yükseldiğinde perdeli ayaklarını indiriyor, gagasını kaldırıyor ve ona acı veren bir kavisi oluşturabilmek için kanatlarını iyice geriyordu. Eğer bu kavisi oluşturabilirse daha yavaş uçabilecekti. Şimdi rüzgâr hafifçe yüzünü yalıyordu.”
…… / ……….
“Suyun dibine çökerken garip bir ses duydu içinden. Çaresi yok. Ben bir martıyım. Kendi doğamla sınırlanmıştım. Eğer uçuş hakkında bunca şey öğrenmem gerekseydi, beyin yerine uçuş haritalarım olurdu. Hızlı uçmam gerekseydi, şahin gibi kısa kanatlarım olurdu. Ve balık yerine fareyle beslenirdim. Babam haklıymış, bu saçmalıkları unutmalıyım. Eve, sürüme dönmeliyim ve kendimle yetinmeliyim. Zavallı, sınırlı bir martı olarak kabullenmeliyim kendimi.

Ama hayır! Öğrendiğim her şeyi bir yana bırakmalıyım, unutmalıyım eski kendimi. Diğer martılar gibi sıradan bir martıyım ben ve onlar gibi uçacağım.

Ne hoştu düşünmemek ve kıyıdaki ışıklara doğru karanlıkta uçmak ne hoştu!

KARANLIK! (içindeki garip ses dehşetle haykırdı.) MARTILAR ASLA KARANLIKTA UÇMAZ!

İn aşağı! martılar asla karanlıkta uçmaz. Karanlıkta uçman gerekseydi gözlerin baykuş gözü olurdu.Beyin yerine uçuş haritaların... şahin gibi kısa kanatların...

Ama sonra işte yitikliğini bir yana bırakıp hırs yaparsın ya da umut edersin başarabileceğini ve;
Başarısızlığı ya da ölümü bir an bile düşünmeden kanatlarını bedenine yapıştırdı, uçmaya başladı…”

Martı Jonathan Livingston, kendim için seçtiğim kitap, ilk ne zaman okudum hatırlamıyorum, kaç kez okudum onu da, ancak en son ne zaman okuduğumu elbette hatırlıyorum, geçen hafta.

Eğer hala okumadınızsa lütfen hemen okuyun, bir daha okuyun, bir daha okuyun ve bana da duygularınızı yazın…

Hiç yorum yok: