Risk almayı severim!


Var mısın? Yok musun?

Tek bir cevabı var, ancak iki seçenekten birini seçeceksin. Evet, varım, ya da hayır, yokum.

Ben risk almayı severim. İşte bu bir seçim.

Risk alırımda önce ne için risk aldığımı bilmeliyim dedi bir arkadaşım. Elbette bilmelisin ve ne elde etmek istediğine karar vermelisin aldığın risk sonunda. Sonunda ulaşmak istediğin bir hedefin yoksa neden risk alasın.

Son zamanlarda en çok risk almak üzerine sorular soruyor sevgili okuyucum, bu konuda tek tek yanıt verdim, ama birde konuyu toplu olarak paylaşmak istiyorum.

İşte sizin sorularınız ve benim cevaplarım.

Risk almalı mıyız?

Ben hayatın her alanında risk alıyorum, siz de alın, diyorum ama nasıl?

Kişinin temel kişilik yapısı düşünce yapısını belirler, kişi ne düşünüyor ve nasıl düşünüyorsa duygu ve davranışları ile düşündüklerini ortaya koyar.

Aristo “Sürekli yaptığımız şey neyse, biz de oyuz. O halde mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.” diyen sözü ile bu düşünceyi çok açık ortaya koyar.

Kendine güveni olan, kendine saygı duyan ve sorumluluk alan insan risk alır, KİM olduğunu, NE istediğini ve istediklerine NASIL ulaşacağını bilir. Ne istediğine odaklanır. Başarı, başaracağına duyulan inanç ile gelir.

Son yıllarda iş dünyasında kullanılan, yetkinlik olarak kazandırılmak istenen “proaktif düşünmek”, sorumluluk alan, kendi değer ve inançları doğrultusunda davranan, risk alabilen, birey olarak davranışlarının sorumluluğunu üstlenen aktif ve etkin insanı tarif eder. Proaktif kişinin kendine güveni öne çıkar, kendi kendine motivasyonu yüksektir, girişkendir.

Akılla birlikte duygularını da doğru kullanan kişi risk alır. Kendini tanıyan, duygu ve düşüncelerinin farkında olan, güçlü ve geliştirmesi gereken yönlerini bilen kişi kendi duygu, düşünce ve davranışlarını etkin yönetebilir. En önemli farkı yaratanın öncelikle kendini yönetmesi olduğunu bilir.

Yaratıcılık ve yenilikçilik için de risk almak gerekir.

Belirsizliğin, tehlikenin ve riskin bulunduğu konular yaratıcı kişiler için çekim kaynağıdır. Bu eğilim yaratıcı kişilere doğal gelir. Yaratıcı insan merak eder, öğrenmek ister ve risk alarak daha önce yapılmamışı düşünür. Farklı görüş ve davranış sahibi kişiler yeni fikirler geliştirir.

Cesaret ve kararlılık da risk almayı kolaylaştırır. Cesur kararlarla risk almak ve sorumluluk yüklenmek kişileri yönetici ve lider pozisyonlara götürür.

Başarılı olmak için risk almalı, almalı elbette, ama nasıl?

Başarı ve gelişim için riskten bahsettiğimizde hesapsızca, macera için kendini riske atan kişiden değil, merak, coşku, araştırma, bilgi ve birikimle oluşmuş algılama ve yorumlama yetenekleri ile risk alan kişiden bahsediyorum.

Kişinin öncelikle kendini iyi tanıması gerekir. Bu nedenle kişisel SWOT yapmalarını, kuvvetli ve zayıf yanlarını, yaşamlarındaki fırsatları, kaynakları ve tehlikeleri önceden görmeleri keşif sürecini hızlandırıyor ve kendimiz ile ilgili daha çok şey bilmemizi sağlıyor.

Bu konuda testler ve envanterlerden yararlanmanızı öneririm. Ben de Kişisel SWOT Analizi ve DISC Kişilik Envanteri kullanıyorum. (sizde kişisel SWOT yapmak isterseniz, bana yazın, göndereyim)

Bu analizlerle amaç, kişinin bakışısı, karakter özellikleri, amaç ve hedefleri, değerleri, korkuları, tehditleri, olanakları, kaynaklarıısından kendisini keşfetmesini sağlamak ve elimizdeki bilgi, duyduğumuz istek ile harekete geçmesini sağlamaktır.

Kişisel SWOT analizi yaparak, değerlerimizi keşfedip, beceri ve yeteneklerimizi ortaya çıkartıp, yüreğimizi dinleyip aklımız ile yolculuk planı oluşturabiliriz. Bu bizi riskli yolculuklara hazırlar.

Hayatın her alanında risk alabilme davranışı öğrenilebilir mi?

Birçok davranış ve alışkanlık gibi risk almak da öğrenilebilir. Ancak burada ben risk almak değil de, etkin ve aktif kişi olmak öğrenilmeli diyorum. Yaşamı istediğimiz gibi sürdürmek ve hedeflerimize ulaşmak risk almayı gerektiriyorsa var olan kaynaklarımız ve eylem planımız doğrultusunda risk almalı ve gereken yapılmalı, tüm bunlar kişinin kendi seçimi olmalıdır.

Bugün kim olduğumuz, ne yaptığımız dünkü tercihlerimizin sonucudur. Yarın kim olacağımız, BUGÜNKÜ KARARLARIMIZIN, seçimlerimizin ve çabalarımızın sonucu olacaktır. HER İNSAN KENDİ HAYATININ MİMARIDIR. Herkes zihninin iç yaklaşımlarını değiştirerek, yaşamının dış özelliklerini değiştirebilir.

KENDİNİZİ KEŞFEDİN ve HAREKETE GEÇİN…

Devam edeceğim bu konuda yazmaya…

Sözlerimi çok sevdiğim bir şiirle bitirmek istiyorum…

An’lar

Eğer yeniden başlayabilseydim yaşamaya,

İkincisinde daha çok hata yapardım.

Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.

Neşeli olurdum ilkinde olmadığım kadar,

Çok az şeyi,

Ciddiyetle yapardım.

Temizlik sorun bile olmazdı asla.

Daha çok riske girerdim.

Seyahat ederdim daha fazla.

Daha çok güneş doğuşu izler,

Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.

Görmediğim birçok yere giderdim.

Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.

Gerçek sorunlarım olurdu, hayali olanların yerine

Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım.

Yeniden başlayabilseydim eğer...

Yalnız mutlu anlarım olurdu.

Farkında mısınız bilmem; yaşam budur zaten.

Anlar sadece anlar.

Siz de sadece anı yaşayın.

Hiçbir yere yanında su, şemsiye ve paraşüt almadan,

Gitmeyen insanlardandım ben.

Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.

Eğer yeniden başlayabilseydim,

İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.

Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.

Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,

Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.

Ama işte seksen beşindeyim ve biliyorum, Ölüyorum…

BORGES


Hiç yorum yok: